25 Temmuz 2011 Pazartesi

Pazartesi pazartesi olalı böyle sendrom görmedi

Bu şirkete girdiğimden bu yana en yoğun, en sevimsiz pazartesi mi nihayete erdirmiş olmanın mutluluğu içindeyim. Bloguma ilk kez mobile kayıt giriyorum, dayanamadım iki üç satır yazasım geldi. 

Bugün şunu bir kez daha fark ettim ki şirketi şirket yapan, başarıya sürükleyen ekip ruhu, aynı dili konuşmak, beden ve ruh birliği... Eğer işin içine kahrolası egolarımız girerse iş hayatı çekilmez bir hal alıp, kişiyi ve kurumu başarısızlıktan başarısızlığa sürüklüyor. Çok acıdır ki ben çiçeği burnunda şirketimde bugün o ekip ruhundan eser olmadığını gördüm. Gerçek yüzüme tokat gibi çarptığında kocaman bir meydanda annesini kaybetmiş çocuk acizliğini tüm ruhumda, beynimde ve bedenimde hissettim. Bu ruhu şirketime nasıl kazandırırım çabası içine girmek için geç olmadığı ümidiyle yarın etrafımdakilere iş arkadaşım gözü ile değil bu ruhu aşılamam gerekenler olarak bakmayı deneyeceğim. Bunu başarmam dileğiyle...

Şimdi elimde kocaman buz gibi bir kahve ile Harry Potter ve Ölüm Yadigarları'na giriyorum.

Gece bu konu hakkında neler yapabilirim başlığı altında yine bir şeyler karalayabilmeyi istiyorum...

Şimdilik Hoşkalın, Sevgiler

(Hoşça değil hoş kalın! )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder