1 Ağustos 2011 Pazartesi

Gülmedi Gül Yüzüm :) Bütün Eski İşlerime Selam Olsun :)

iş hayatında şansım dönmedi gitti vesselam!

Yıllar yıllar önceydi... 1999 yılı olsa gerek. Lise yılları zorunlu staj var. Sonbahar'da okulların açılması ile staj başlayack. Neyse efendim bulduk bir iş Kapalıçarşı'da kuyumcu. Zaten oralarda geçmişim var ( o kısımlara hiç girmiyorum çocukluk yıllarım, borsayı görünce kavga var zannedip yolumu değiştirip, kaybolup aynı dükkanın önünde 5 defa geçtiğim yıllar) neyse mekana yabancı değiliz oralarda da eniştem çalışıyor koruyup kollayacak biri de var tamam dedi kurul 'çalışabilir' Gülsün'e soran yok. Kızım kuyumcu da çalışmak ister misn diye... Neyse dedim kızım sık dişini haftada 3 gün o da alt tarafı 1 sene katlanılır. Sonra bir baktım kuruldan şok bir karar daha ne gerek var koca yazı evde boş boş geçirsin şimdiden başlasın.

Dın dın dın dın kulaklarımın nasıl uğuldadığını, mideme akan ılık sıvının etkisini şu anda bile hissediyorum. Bu kurul kararı pazar akşamı ailece yenen akşam yemeğinde veriliyor. Veee... evet doğru tahmin ertesi sabah tramvaydaydım. Beyazıt Old Bazaar sesi ile çınladı kulaklarım tramvayın uyuz sesli kadın anonsuyla... Uyandım ve rüya değildi. Yetmez gibi ilk sabah birde tramvayın yanlış kapısında bekledim, o kadar uyku sersemiyim ki herkes diğer kapıdan inerken ben hala kapı neden açılmıyor diye bekliyorum.

Neyse kazasız belasız indik yürüyorum ama inanın bilmeden, sürü psikolojisi ile herkesin gittiği yöne doğru kapıldım gidiyorum. Haydaa... o da nesi Kapalıçarşı açılmamış meğer 8'de açılırmış kapıda biraz bekledikten sonra hürraa daldık içeri. Beyazıt kapısı akar çeşmeler derken Kılıçcılar Kapısı'na ulaştım. Özünde severim o tarihi dokuyu ama çok çok gezer, kuyumcu vitrinlerine bakar arada bir uyuzluk olsun diye dükkanlara girer 3 5 yüzük dener sonra da beğenmedim der çıkardım. Çalışmak da nereden çıktı.

Neyse öyle ya da böyle başa geldi çekeceğiz. Girdik ofisten içeri 4 tane tip hatta tipi tip!
Ne yaparım ben bunlarla?!?

Kuyumcunun muhasebe bürosu. Bir müdür, bir genel müdür, bir daha da genel müdür, bir asistan bir de gariban stajyer... Başında mavi ponponlu tokasıyla, gösterilen sandalyeye oturmuş zavallı stajyer Gülsün :(

İlk gün bana Nema formlarını ve bir daktilo verdiler. Daktilo ama ne daktilo tuşlara 10 kere basarsan belki canı isterse o bir vuruş atıyor. Şerit delik deşik, şaryoyu atınca neredeyse fırlayıp kapıdan çıkacak, nereden baksanız 20 senelik bir alet. Tabi bütün nema formlarını delik deşik ettim. Tahmin edersiniz ki suçlu daktilo değil ben oldum. Neyse kalktım Ziraat Bankası'na gittim yeni formlar aldım yetmez gibi cebimdeki 3 kuruş paramlarda daktilo şeridi... Geldim yazdım formları falan derken.

Hadi dediler sen Vezneciler'e... Orası neresi yahu ne yapacağım ben orada? Hey Allah'ım!!! Ek1 Ek2 formlarını verecekmişim. Vezneciler neresi bilmiyorum Ek1 Ek2 ne zaten onu hiç bilmiyorum. Elime bir blok nota kaşe basıp verdiler kaybolursam adres olsun diye (aman ne düşünceliler)  Yaz sıcağı hava 1500 derece Gülsün Vezneciler yolunda. Bilmem söylememe gerek var mı ama son paramı şeride vermiştim.

Az gittim uz gittim burnumun ucunda ki terle Vezneciler'i oradan da son bir hamle ile Unkapanı'nı buldum.

Ekleri verdim ama geri nasıl yürüyeceğim hiç bir fikrim yok. Baktım Saraçhane Parkı'nda yaşlı bir teyze. Ya düşüp bayılacağım ya da dilencilik yapacağım. Teyze dedim durum bu bana otobüs bileti parası... Neyse kadıncağız insaflı çıktı bana bilet verdi. Zor bela gittim şirkete. Demezler mi biz öbür dükkanın çalışanlarına ait formu unuttuk bir de bunu götür diye. Haydaaa şeytan diyor indir suratına al sana öbür dükkan bu da Ekleri ama işte stajyer, daha ilk iş günüm bunun referansı var, bon servisi var. Hadi kızım sana yine Unkapanı cepte para yok, yollar uzak. Çıktım bu sefer git-gel yürüdüm. Zaten ofise döndüğümde akşam olmuştu çıkıp evime gittim. Evime hiç o kadar hasret kaldığımı bilmem :) ve yine doğru tahmin ertesi gün hastalanmıştım.... :)

Bu sürgün böyle böyle 1 sene sürdü. Bir sene sonra onlar sağ ben selamet yolları ayırdık.

Neyse yine günlerden birgün annemle özgür özgür çarşı pazar gezerken bir arkadaş aradı. Gülsün, Mecidiyeköy'de bir SMMM yanına birini arıyor. Yetiştirecek iş öğretecek akıllı biri lazım.
Tamam akıllı kısmı zaten peşin tuttu adam da madem öğretecek peki dedim gidelim. Hey allahım haftada 6 gün sabah 8 akşam 7... Gülsün Mecidiyeköy yollarında... 320 satıcıyı bile öğrenmedim valla. Adamın ilaçlarını al, karısının, kayınvalidesinin, kızının kayınpederinin vergi iade zarflarını doldur, adam diyet yapar git manavdan kabakla dereotu al derken. Bu sürgünde 1 sene sürdü.

Derken yine günlerden birgün yine bir arkadaş dediki bir çelikçi patronu Alman, satışçı birini arıyorlar. Senin gibi cin gibi biri lazım... :p anladınız siz onu :)

Neyse kalktık gittik adam peltek sarmısak kokan bir adam. Hey allahım yine bir sürgün yeni bir sürgün. Ben söylemeyeyim siz anlayın 1 yıllık yeni bir sürgün daha, gerçi buradaki işimi sevmiştim öyle ki sarmısağa bile alışmıştım... :)

Derken oradan ayrılır ayrılmaz yeni bir çelikçi yine satış... Bu sefer daha bir güzel gibi sanki daha düzgün!!! dememe kalmadan orada da gereksiz bir vatandaş dibimde bitiverdi. Anlayacağınız yine aynı son 1 yıllık yeni bir sürgün macerası...

Günler günleri aylar yılları derken bende çeşit çeşit iş arkadaşı, çeşit çeşit yönetici ve binlerce saçma anı ile sondan bir önceki işimin kapısından giriverdim. Hımm bu sefer daha mı iyi ne en azından ortam kalabalık 3 5 insan görecek gözüm... :)

Hadi bakalım dedim bu sefer olacak ümitliyim... Amanın! o da nesi burası işyeri değil Nazi Kampı!!! Herkes bir garip devamlı birileri hata yapsa da bize ekmek çıksa diye ortalık kollayan adamlar, kapı önü sigara sohbetleri, rutin dedikodu seansları falan derken orada ki sürgün yıllarca sürmüş... Bir gün oranın kapısından stresten yara içinde ayrılırken kim bilebilirdi bugün neler çekeceğimi :(

Ve son işim ve mevcut işim Nazi Kampı'ndan Ali Baba Çiftliği'ne terfim... Bu seferde herkes lay lay lom!!!
İş mi var? amaaann yaparız... Faturalar mı? amaaannn gireriz...  Sunum? aaa unuttum.... sen onu aradın mı? yooo yarın ararım....

Veee ben evet ' benim hala umudum var'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder